Mesele sadece futbol değilse bazı şeyler için ölmeye değer

Liverpool’un efsanevi menajeri Bill Shankly, kendisine futbolun ne kadar önemli olduğu sorulduğunda müthiş bir karşılık vermişti: “Futbol, bir ölüm kalım meselesi değildir; bundan çok daha önemlidir.” Bazen top peşinde koşan güzel adamlar, direnişin kendisi olur. Zira bir şehrin onurunu korumayı kendilerine görev bilen Kievli futbolcuların öyküsü, bugün Ukrayna’nın yaşadıklarına da ışık tutuyor.

Giriş Tarihi: 11.07.2014 16:07 Güncelleme Tarihi: 31.01.2017 17:13
KİEVLİ 11 kahramanın hikâyesi, Hitler'in ordusu SS'lerin Ukrayna'ya girmesiyle başlar. Naziler, 1941'de, hayatta kalmaya çalışan Kiev'i hiçbir direnişle karşılaşmadan çok kolay bir şekilde işgal eder. İşgalin ardından, tam 180 bin Kievli ölüm kamplarına gönderilir. Ari ırkın üstünlüğünü ispat girişimlerine bir yenisini eklemek için Almanlar, Kiev'deki futbol sahalarında boy göstermeye başlar. 1942'nin Haziran ve Temmuz'unda, Nazi Ordusu'ndaki futbolculardan takımlar kurup Ukraynalılarla maçlar yapılır. Bu maçların birçoğunda ise, Kievliler üstünlük kurar.

1927'de kurulan Dinamo Kiev, savaştan önce, 1939'da Avrupa'nın en iyi takımı durumuna gelir. Zira takım, Avrupa'da çıktığı maçlarda rakiplerini yenerek güç gösterisi yapar. Savaşta, kulüp de faaliyet gösteremez hale gelir. Futbolcuların bir bölümü, Kiev'deki ekmek fırınlarında çalışıyordur. O esnada, Alman kökenli 3 no'lu fırının sahibi Iosif Kordik, harekete geçer ve hayatta kalan Dinamo Kievli futbolcuların çoğunu, Alman komutanların yardımıyla fırında çalışmak üzere toplar. Ardından, Dinamo Kiev'in eski kaptanı kaleci Nikolai Trusevich, takımının yedi eski oyuncusu Mikhail Svyridovskiy,Nikolai Korotkykh, Aleksey Klimenko, Fedir Tyutchev, Mikhail Putistin, Ivan Kuzmenko, Makar Goncharenko ile Dinamo Lokomotiv'den üç futbolcu Vladimir Balakin, Vasil Sukharev ve Mikhail Melnyk'i bir araya getirip yeni bir başlangıcı simgeleyen FC Start takımını kurar. Genellikle Alman Hava Kuvvetleri (Luftwaffe) ağırlıklı bir diğer takıma ise, 'Uçaksavar topu' ve 'on bir' kelimelerinin Almanca karşılığı olan Fliegerabwehrkanone+elf kelimelerinden türetilen 'Flakelf' adı verilir. İki takım, 6 Ağustos 1942'de karşılaşır ve ilk maçı, Kievli 'fırıncılar' 5-1 kazanır. Bu sonuç, futbol düşkünü işgal valisi General Eberhardt'ı çıldırtır. Eberhardt, hemen bir rövanş maçı düzenlemelerini emreder. Maçı, çevredeki bütün üst düzey Nazi komutanları ve Alman askerleri izleyecektir.

Ölüm kalım maçı; 9 Ağustos 1942'de, Kiev'in merkezindeki Zenit Stadı'nda, güneşli ve güzel bir havada, saat 17.00'de başlar. Maçı, SS subayı bir hakem yönetir. Tribünlerde birçok Alman askeri vardır. Kievliler stada akar ama çok azı maçı izleyebilir. Maç, Flakelf ile FC Start arasında oynanacaktır ama tribündekiler sahada aslen Alman faşizmi ile Sovyet Bolşevizm'inin karşılaşacağını çok iyi bilmektedir.

Sahanın ortasında seramoni başladığı anda, Alman futbolcular, Alman askerlerinin olduğu yöne doğru "Heil Hitler!" diyerek sol elleriyle selam verir. Kalabalık, FC Start oyuncularının ne yapacağını beklemektedir. Çünkü iddiaya göre, General Eberhadrt, Kievli futbolculara "Halkı bizim gibi selamlayın." demiştir. Yani, işgal altındaki kentte Kievli futbolculardan da Nazi selamı beklenmektedir. Ama direniş, seramonidebaşlar. Zira hepsi birden bir anda, Sovyet bağlılığını statlarda simgeleyen söz olan "Fizculthura" (fi zik kültür) diye bağırarak selam verir. Nazi subayının yönettiği maçta en ufak bir itirazda sahadan atılacaklarını iyi bilen Kievli futbolcular, kazanma odaklı bir anlayış içindedir. Almanların yedek kulübesinde neredeyse ikinci bir takım varken; FC Start'ın kulübesinde, teknik direktör Grigory Osinyuk tek başına oturmaktadır.



FC Start, oyuna kötü başlar. Alman forvetlerinin her atağı takım kaptanı kaleci Nikolai Trusevich için kötü darbelerle sonuçlanır. FC Start kalesi önündeki her atakta, kaleci Trusevich adeta dayak yer. 10. dakikada kafasına bir darbe alan Trusevich, baygın bir halde yerde yatarken; Almanlar, ilk golü atar. Bir süre kendinden geçmiş bir hâlde yatan Trusevich, sonrasında ayağa kalkar ama yedeği olmadığı için sersemlemiş bir halde mecburen maça devam eder. FC Start oyuncuları bu duruma isyan eder ama Alman hakem aldırış etmez. Almanlar bu durumdan daha da cesaret alarak faullü oynamaya devam eder. FC Start oyuncuları, top oynamak yerine sahada dayak yiyordur.

Alman takımı Luftwaffe'nin oyuncuları 'bayramlık' formalarıyla sahada top koştururken; FC Startlılar, Ağustos sıcağında eski yün formalarla oynamaktadır. O dönem S.S.C.B.'nin en iyi forvetlerinden biri olarak gösterilen Kusmenko, ilk yarının ortalarına doğru takımını sırtlar. Atağa kalkan her Kievli futbolcu, Alman defansı tarafından tekme tokat bir güzel benzetilirken; her antrenmanda normalin üç katı ağırlığında toplarla çalışan Kusmenko, ceza alanına çok yaklaşamadığı için 30-40 metreden şutlar atmaya başlar. Yine öyle bir pozisyonda 30 metreden golü atan Kusmenko, takımına beraberliği getirir. Almanların şaşkınlığından yararlanan kanat oyuncusu Goncharenko, topu orta yuvarlaktan çıkarıp, Almanları da ipe dizdikten sonra ikinci golü atar. Bu gol, FC Start'a hayat verir. Golden sonra, insanüstü bir mücadele sergilemeye başlarlar. İlk yarının sonlarına doğru Kuzmenko, ceza sahası içindeki Goncharenko'yu görür ve uzun bir orta yapar. Alman hakem faul verebilir diyerek hava topuna çıkmayan Goncharenko, kendini rakibinin bir metre kadar gerisine atarak topun sekmesini bekler. Kuzmenko'nun ortası, adeta adrese teslim şekilde Goncharenko'nun ayağına gelir ve FC Start, başarılı kanat oyuncusunun ayağından 3'üncü golü de bulur. Bu golün birkaç dakika sonrasında çalan düdükle ilk yarı, 3-1 FC Start galibiyetiyle sona erer.

Bu sonuç, tribündeki sessiz Ukraynalıların yüzünü güldürür. Askerlerden oluşan Alman taraftarlar ise, Kievliler'e saldırır. FC Start soyunma odası karışmıştır. Kievli futbolcular galibiyetin neşesiyle ikinci yarıyı konuşurken, soyunma odasının kapısı sertçe çalınır. Odaya, iyi Rusça bilen, kibar bir SS subayı girer. Önce, FC Start takımının güçlü Alman takımına karşı çok iyi oynadığını söyler. Hatta oynadıkları oyunla Almanları etkilediklerini ifade ederek, Kievli futbolculara iltifat dahi eder. Ancakodadan, savaşın ne demek olduğunu gösteren şu cümleyi söyleyerek ayrılır: "Çok iyi oynadınız. Ancak kazanmayı pek aklınıza getirmeyin!"

FC Start soyunma odasını bir sessizlik kaplar. Teknik direktör Grigory Osinyuk dâhil hiçbir futbolcu konuşmaz. Sadece, kararlı ifadelerle birbirlerinin yüzlerine bakarlar. Direnişe karar verilmiştir! Kaptan rusevich, maçı kazanmanın ölüme yolculuk anlamına geldiğini bilerek duygusal bir şekilde arkadaşlarına sadece "Bazı şeyler ölmeye değer." diyebilir. Sözleri boğazına dizilmiştir. Verdikleri kararın etkisiyle Kievli futbolcular, maçın ikinci yarısına rahat çıkar ama maç çok gergin başlar. Çünkü Alman askerleri, sahaya kaleci Trusevich'i taciz edecek; hatta ara sıra ona tekme atacak kadar yaklaşır. Vasat bir futbolun oynandığı ikinci yarı, karşılıklı atılan ikişer golle biter ve maç 5-3 FC Start'ın üstünlüğüyle sonuçlanır.



Gelecekte Dinamo Kiev'in futbolcusu olacak Vladimir Mayevski, 10 yaşında bir çocukken babasıyla beraber izlediği 'ölüm' maçını şu cümlelerle anlatıyor: "Alman futbolcuları, hem Alman ordusu hem de Macar askerler koruyordu. Alman taraftarlar, tribünlerin orta kısmını tamamen işgal etmişti. Sahaya çok yakın oturdukları için devamlı Kievli futbolcuları taciz ediyorlardı. Tacizlerden en çok nasibini alan ise Dinamo Kiev'in en genci olan 'Altın Çocuk' lakaplı defans oyuncusu Klimenko'ydu. Çünkü Klimenko, ikinci yarıdaki bir pozisyonda defanstan topu kaptığı gibi neredeyse Almanların tamamına çalım attı ve en sonunda kaleciyi de geçti. Ve topla kale çizgisininönünde durdu. Yüzünde müstehzi bir ifadeyle gol atmak yerine topu sahanın içine vurarak Almanlarla alay etti. Takımın hem en genci hem de bir defans oyuncusu olan Klimenko tarafından bu şekilde aşağılanan Almanlar, sinirden köpürmüştü."

Maçtan sonraki coşku çok kısa sürer. O anda genel bir ayaklanmadan korkan Nazi ordusu, maçtan hemen sonra, FC Start oyuncularının stattan ayrılmalarına izin verir. Maçtan iki hafta sonra takım, çalıştıkları fırının müdürü tarafından çağrılır. Fırın müdürünün odasına giren futbolcular, odada müdürleri yerine bir Gestapo subayıyla karşılaşır. Takımın kurşuna dizilerek idam edilmesi için; üç hafta boyunca uykusuzluk, açlık ve dayakla işkence yapılarak, futbolculara, sabotaj ya da hırsızlık suçları kabul ettirilmeye çalışılır. Dinamo Kievliler, sahada olduğu gibi işkencede de inatçı çıkar ve çözülmez. Üzerlerine yıkılmaya çalışılan hiçbir suçu kabul etmezler. Ancak Nikolai Korotkyhk, ağır işkencede hayatını kaybeder. Bunun üzerine 20 gün sonra, bütün takım, çevredeki toplama kampları arasında en korkuncu kabul edilen ve ölüm kampı olarak adlandırılan Siretz'e gönderilir.

Siretz Ölüm Kampı'nın komutanı Paul Radomsky, çevrede en sadist Nazi olarak tanınmaktadır. Açlık, susuzluk, işkence ve ağır çalışma takımın kaderi olur. Buna rağmen takım, altı ay boyunca hiçbir kayıpvermeden ayakta kalır. Aralarından sadece Alexey Tkachenko, kaçmaya çalışırken vurularak öldürülür. 24 Şubat 1943 sabahı, kamp komutanı Paul Radomsky, takımın tek sıraya dizilmesini ister. Ağır ağır kampın ortasına gelen takım oyuncuları, sıraya dizilir. Çevrede devriye gezen bir Almanaskeri aracının bombalandığını söyleyen Radomsky, öç alacağını belirtir. Hem de intikamı Almanları aşağılayan Kievli futbolculardan alacağını söyler. Sıra başından itibaren her üçüncü kişinin idam edileceğini söyleyen Radomsky, gülümseyerek infazların başlamasını ister. Önce büyük golcü Ivan Kuzmenko'nun kafasına tek kurşun sıkılır. Sonra Almanları yüzündeki alaycı ifadeyle aşağılayan, o sırada bir deri bir kemiği dönmüş 'Altın Çocuk' Aleksey Klimenko öldürülür. Sıranın kendisine geldiğini gören takımın kalecisi kaptan Nikolai Trusevich, "Krasny sport ne umriot (Kızıl sporu asla öldüremeyeceksiniz!)!" diye Paul Radomsky'ye bağırır. İsyanının hemen ardından arkadaşlarıyla aynı akıbeti paylaşan Trusevich'in cansız bedeni yere düşer. Yere düştüğünde arkadaşları, Trusevich'in , 9 Ağustos 1942'deki ölüm maçı sırasında sahaya çıktığı eşofmanın üstünü giydiğini görür.

Esquire Dergisi'nin 2014 Nisan sayısından alınmıştır.

BİZE ULAŞIN